“Salgınla birlikte yeniden yapılanan küresel ekonomik sistemde yıldızı parlayan ülkelerin en başında Türkiye var”

“Salgınla birlikte yeniden yapılanan küresel ekonomik sistemde yıldızı parlayan ülkelerin en başında Türkiye var” Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Salgınla birlikte yeniden yapılanan küresel ekonomik sistemde yıldızı parlayan ülkelerin en başında Türkiye var.
Reklam Alanı
“Salgınla birlikte yeniden yapılanan küresel ekonomik sistemde yıldızı parlayan ülkelerin en başında Türkiye var”
09 Aralık 2021 tarihinde SİYASET kategorisinde yayınlandı. Google News
Reklam Alanı

“Salgınla birlikte yeniden yapılanan küresel ekonomik sistemde yıldızı parlayan ülkelerin en başında Türkiye var”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Salgınla birlikte yeniden yapılanan küresel ekonomik sistemde yıldızı parlayan ülkelerin en başında Türkiye var. Bunun için ülkemizin potansiyelini tam manasıyla harekete geçirebilmemiz gerekiyor. Yatırıma ve üretime harcanan her kuruşun, büyük ve güçlü Türkiye’nin geleceğinin inşasına konmuş bir tuğla olduğu unutulmamalıdır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara dair açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ

“Aziz milletim, değerli basın mensupları; sizleri en kalbi duygularımla muhabbetle selamlıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda sürmekte olan bütçe görüşmelerinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bütçe hakkı, yasama, yürütme, yargı erklerinin bağımsızlığı üzerine kurulu demokratik sistemin Meclise verilmiş en önemli yetkilerinden biridir. Gerek Komisyon gerekse Genel Kurul aşamasında tüm milletvekilleri bütçe konusundaki görüşlerini özgürce dile getirirler. Tabii bu özgürlüğün sınırı Meclis İç Tüzüğü’nde yer alan hususlar ile genel ahlak ve adabı muaşeret kurallarıdır. Türkiye şehit yakınlarına galiz küfürler eden bir milletvekilinin yaptığı terbiyesizliğin şokunu henüz üzerinden atamamışken, bu defa da Genel Kurul’da yaşanan bir başka edepsizlik örneğiyle sarsılmıştır. Üstelik bu edepsizlik, Meclisin ikinci büyük partisinin Genel Başkanı tarafından sergilenmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu partisinin genel merkezi veya kafaları dumanlı dostlarıyla atıp tuttuğu bir ortam sandığı anlaşılan bu zata Yunus’un diliyle cevap vermek istiyorum: ‘Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep, dediler ilim geride, illa edep illa edep.’

Evet, milleti kendi yalanlarıyla, iftiralarıyla, çarpıtmalarıyla kandırabileceğini sananların birileri tarafından şişirildiği anlaşılan egolarıyla geldikleri yer, nokta burasıdır. Millete söyleyecek hiçbir sözü, ortaya koyacak hiçbir projesi, programı, vizyonu olmayanların içlerindeki kiri, kini, nefreti bu tarz davranışlarla dışa yansıttıkları görülüyor.

Hiç kimsenin partisinde, kendi dost ortamında, evinde nasıl davrandığına elbette karışmayız, ama buradan herkesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin asaletine, nefasetine, nezahetine, nezaketine, izzetine, velhasıl bu yüce kurumun faziletine uygun davranışlar sergilemeye davet etmek de bizim görevimizdir. İktidarın sadece hayalini kurmakla bile bu derece kendini kaybedenlerin ülkenin başına ne gibi felaketler getireceğinin takdirini milletimize bırakıyoruz. Meclis Genel Kurulu’nda süren bütçe görüşmelerinin de bir an önce hayırlısıyla tamamlanmasını diliyoruz.

Bu vesileyle yeni Hazine ve Maliye Bakanımız Nureddin Nebati Beye bir kez daha başarılar diliyorum. Sayın Nebati, bugüne kadar iş dünyasından sivil toplum faaliyetlerine, milletvekilliğinden genel başkan yardımcılığına, bakan yardımcılığına kadar farklı alanlarda farklı görevleri başarıyla yapmış bir kardeşimizdir. Kendisinin üslendiği görevi maliye politikalarımızı yeni ekonomi programımız doğrultusunda güçlü bir şekilde yürüteceğine inanıyorum.

KATAR ZİYARETİ

Aziz milletim; Pazartesi ve Salı günleri Emir Şey Temim’in davetine icabetle Yüksek Stratejik Komitemizin 7. Toplantısı’nı gerçekleştirmek üzere Katar’a resmî bir ziyaret gerçekleştirdik. Katar’la bugüne kadar son ziyaretimizle birlikte siyasi, askerî, ticari, ekonomik ve kültürel konuları kapsayan toplam 84 mutabakat imzalayarak iş birliğimizi sürekli ileriye taşıdık.

Cumartesi günü Siirt’te 102 milyon dolarlık ilk etabını hizmete açtığımız, tamamı 500 milyon doları bulacak Çinko İzabe Tesisi yatırımı, Katar’la ahenkli bir şekilde yürüttüğümüz ekonomik ilişkilerimizin örneklerinden biridir. Ziyaretimiz sırasında Katar’ın ülkemize yapması konusunda daha önce mutabık kaldığımız 15 milyar dolarlık yatırıma ilave edilecek hususlarda da muhataplarımızla kapsamlı görüş alışverişinde bulunduk. Doha’da yaptığımız baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından Türk-Katar Birleşik Müşterek Kuvvet Komutanlığındaki askerlerimizi ziyaret ettik.

Önceki hafta Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid Al Nahyan’ın ülkemizi ziyareti de Körfez Bölgesiyle yeniden yükselme sürecine giren ilişkilerimizin bir başka işaretiydi. Bu ziyaret sırasında Birleşik Arap Emirlikleri’nin ülkemize yapacağı 15 milyar dolarlık yatırımın müjdesini de kamuoyuyla paylaştık. Önümüzdeki aylarda yapacağımız mukabil ziyaretle Birleşik Arap Emirlikleri’yle başlattığımız yeni dönemi hızla daha ileriye taşımanın gayreti içinde olacağız.

“TÜRKİYE’NİN YATIRIM ATAĞI HER ALANDA HIZLA SÜRMEKTEDİR”

Türkiye’nin yatırım atağı her alanda hızla sürmektedir. Biliyorsunuz geçtiğimiz aylarda Adana’da 1,4 milyar dolar yatırım bedeli olan uluslararası ortaklı bir petrokimya tesisinin de temelini atmıştık; Cezayir-Türkiye. Ülkemizin dört bir yanında kimi kendi vatandaşlarımız tarafından, kimi uluslararası yatırımcılar tarafından yürütülen yüzlerce dev yatırımı yakından takip ediyoruz. Türkiye’nin kurtuluşunu küresel çıkar odaklarının güdümündeki reçetelerde değil işte bu örneklerde olduğu gibi kendi kaynaklarını harekete geçirecek yatırımlarda, istihdamda, üretimde, ihracatta, cari fazlada görüyoruz. Biz 19 yıldır; yoluyla, köprüsüyle, havalimanıyla, barajıyla, santraliyle, arıtma tesisiyle, sulama sistemleriyle sahip olduğumuz muazzam altyapıyı işte bunun için inşa ettik. Biz 19 yıldır bunca okulu, bunca üniversiteyi, bunca mesleki eğitim kurumunu, bunca hastaneyi, bunca adliye saraylarını, bunca güvenlik sistemini işte bunun için kurduk. Biz 19 yıldır ülkemizi her alanda bölgesinin ve dünyanın yükselen yıldızı yapmak için onca mücadeleyi işte bunun için verdik. Şimdi gelin hep beraber bu imkânları ülkemizin ve milletimizin aydınlık geleceğinin sembolleri olan 2023 hedeflerimizi hayata geçirmek, 2053 vizyonumuzu şekillendirmek için kullanalım. Bir olarak, iri olarak, diri olarak, kardeş olarak hep birlikte Türkiye olarak inşallah bunu da başaracağız.

“ÜLKEMİZİ 19 YILDIR HAKKA, HAKİKATE, HAKKANİYETE DAYALI BİR DEMOKRASİ VE KALKINMA ANLAYIŞIYLA YÖNETİYORUZ”

Aziz milletim; ülkemizi 19 yıldır hakka, hakikate, hakkaniyete dayalı bir demokrasi ve kalkınma anlayışıyla yönetiyoruz. Türkiye’de bu kavramlardan nasibini almamış bir zihniyet hep olmuştur. Hiç şüphesiz bundan sonra da olacaktır. Tek parti faşizmiyle başlayıp darbeler ve vesayet dönemiyle süren, dışarıdan aldığı destekle kendini millî iradenin üstünde gören, gerektiğinde terör örgütleri dahil her tür şer şebekesiyle iş birliğine giren bu zihniyet, her defasında milletimizin irfanına ve izanına çarpmıştır. Son sekiz yıldır yaşanan her hadisede ülkemiz ve milletimiz aleyhine konum alan bu zihniyet, ekonomide yaşanan büyük değişimi de aynı sinsilikle mecrasından saptırmaya çalışıyor.

Biz ülkemizi, hep söylüyorum; yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve büyüme, hedef bu. Bu zihniyet yüksek faizle ekonomiyi soğutmak, küçültmek ve dolayısıyla istihdamı azaltmak istiyor. Biz Türkiye siyasi, sosyal, ekonomik, askerî, her alanda bölgesel ve küresel güç hâline gelsin diyoruz, bu zihniyet ülkemizi tüm siyasi ve ekonomik iddialarından vazgeçirerek eskiye döndürmek istiyor.

Biz ülkemizi büyüterek, işsizliği azaltarak, cari fazla yoluyla insanlarımızın refahını yükselterek enflasyonu düşüreceğiz diyoruz, bu zihniyet IMF reçetelerini dayatarak, dışa bağımlılığı artırarak Türkiye’yi yeniden siyasi ve ekonomik boyunduruk altına sokmak istiyor. Hatırlarsanız, gelişmiş ülkeler 2008 finans krizine girdiklerinde birileri ülkemiz için de felaket senaryoları yazmaya başlamıştı. Biz bu krizin Türkiye’yi teğet geçeceğini söylediğimizde yine birileri bunu istihza ile karşılamıştı. Ama Türkiye sadece bu krizin kendisine teğet geçmesini sağlamakla kalmamış, hızlı bir büyüme sürecine girmiştir.

“SANAYİ KAPASİTEMİZİ HIZLA GELİŞTİRİRKEN DÜŞÜK FAİZ VE DENGELİ KUR İLE ÜRETİMİ VE İSTİHDAMI DAHA İLERİYE TAŞIYACAĞIZ”

Salgın döneminde de yine benzer bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Küresel ekonominin yüzde 3,4 küçüldüğü geçen yıl biz yüzde 1,8 oranında büyüme kaydettik. Bu yıl ki büyüme oranımız çoğunluğu sanayi üretimine ve 221 milyar doları bulan ihracatımıza dayalı olarak çift haneli rakama doğru gidiyor. Önümüzde zorluklar yok mu? Elbette var. Bunların en başında gelen dünyadaki enerji ve gıda fiyatları kaynaklı fiyat yükselişleri. Bir süre sonra ben inanıyorum bu da dengeye oturacaktır. Bu belirsizliğin ortadan kalkması bizim de önümüzü daha rahat görmemize imkân sağlayacaktır.

Gelişmiş ülkelerdeki üretici fiyatları ile tüketici fiyat enflasyonları arasındaki büyük fark bu ekonomileri bir süre daha sarsmayı sürdürecektir. Bu tablo bize aynı zamanda ülkemizin üretim ve ihracat konusundaki hedeflerine ulaşması için ihtiyacımız olan zamanı da kazandıracaktır.

Sanayi kapasitemizi hızla geliştirirken düşük faiz ve dengeli kur ile üretimi ve istihdamı adım adım daha ileriye taşıyacağız. Bir müddet sonra bu süreç çalışanların ücretlerinden kamu gelirlerine kadar her alanda kazanç olarak kendini hissettirmeye başlayacaktır. Hep söylediğim gibi biz ne yaptığımızı biliyoruz, nasıl yapacağımızı biliyoruz, nereye gideceğimizi biliyoruz, ne elde edeceğimizi de biliyoruz. Milletimizden bize güvenmesini ve sabırlı olmasını istiyorum.

Türkiye’nin asırlardır defalarca teşebbüs ettiği, ancak her seferinde yarım kalan, hatta geriye giden büyük kalkınma hamlesinin önü inşallah bu defa kesilemeyecektir. Gelişmiş ülkeler arasındaki hakkımız olan yeri aldığımızda bugünleri büyük bir başarı hikâyesinin önemli safhalarından biri olarak hep birlikte hatırlayacağız. Özellikle de geçmişte Türkiye hep başkalarının reçeteleri ile sıkıntılar çözmeye çalışmıştı. Bu defa dünyadan ve kendimizden çıkardığımız dersler ışığında bilimin, aklın, gayretin ve inancın desteği ile kendi hikâyemizi yazıyoruz. Daha öncekilerden farklı olarak bu hikâyeyi güçlü bir altyapı, güçlü bir kamu düzeni, güçlü bir kamu maliyesi, güçlü bir özel sektör, güçlü bir nitelikli insan kaynağı, güçlü bir azim eşliğinde hayata geçiriyoruz. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin hızla devasa bir işsizlik krizine doğru doludizgin gittiği bir dönemde biz yatırım, istihdam, üretim ihracat ve büyüme odaklı politikalarımızla vatandaşlarımızın işlerini, aşlarını, geleceklerini güvence altına almaya çalışıyoruz.

“ÜLKEMİZİN DÜNYA PAZARLARINDAN ALDIĞI PAYI KATLAYARAK ARTIRACAĞIZ”

Ülkemizin gerektiğinde 40 milyona kadar çıkabilecek iş gücünün her birine bu imkânı sunmak istiyoruz. İstihdamdaki her artış millî gelirimize de yukarı yönlü katkıda bulunmaktadır. Cari açığımızı da, cari fazlaya döndürdüğümüzde bu artışı gerçekleştirmek için gereken kaynak zaten kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bunun için iş insanlarımızı, girişimcilerimizi, sanayicilerimizi, işletmecilerimizi, çiftçilerimizi çok daha güçlü şekilde destekleyeceğiz. Ülkemizin dünya pazarlarından aldığı payı katlayarak artıracağız. Türkiye geçtiğimiz 19 yılda toplamda 14 trilyon dolara yakın millî gelir üretmiş, bunun da dörtte birini yatırıma kullanmış bir ülke olarak hedeflerine ulaşabilecek güce, imkâna, kalibreye, kapasiteye sahiptir. Amacımız ülkede bir iki yıllık zahirde geçici bir istikrar değil, kalıcı üretim, kalıcı istihdam, kalıcı refah sağlamaktır. Bu süreçte ödediğimiz bedeller, elde edeceğimiz kazançlar yanında çok küçük kalacaktır.

“BUGÜNE KADAR ÜLKEMİZDE HİÇ KİMSEYİ SAHİPSİZ BIRAKMADIK”

Dar gelirliler, ücretliler, emekliler başta olmak üzere milletimizin her kesiminin üzerine binen yükleri azaltmak için gereken adımları birer birer atıyoruz. Kamu işçileri ve memurların maaşlarında yapılan artışların ardından, asgari ücret düzenlemesinde de aynı anlayışla hareket ediyoruz. Uyguladığımız sosyal devlet ve kapsamlı sosyal yardım politikalarıyla bugüne kadar ülkemizde hiç kimseyi sahipsiz bırakmadık, bundan sonra da bırakmayacağız.

Geçtiğimiz hafta küçük ve orta ölçekli işletmelerimize yönelik ilave 10 milyar liralık istihdama destek paketi ile yine 10 milyar liralık imalata dayalı ithal ikamesi destek paketinin müjdesini milletimizle paylaşmıştık. Bugün de salgın döneminde başlattığımız esnaf kredilerine, Hazine faiz desteği ile ilgili bazı bilgileri kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

Hazine destekli kredilere uygulanan desteği 2021’de de devam ettirerek esnafımızı yükselen faizlerin yükünden koruduk. Bu kapsamda 2021 yılında kullanılan yaklaşık 60 milyar liralık esnaf kredisinin 5,2 milyar liralık faiz yükünü Hazine üstlenmiştir. Önümüzdeki üç yıl boyunca Hazine’nin yapacağı faiz desteği ödemeleri toplamda 26 milyar lirayı bulacaktır. Böylece esnafımızın ilave yük altına girmeden işini, gücünü devam ettirmesini sağlamış olacağız. Tasarruf sahiplerinin mevduatlarını Türk Lirası cinsinden tutmalarını teşvik etmek için başlattığımız katılım hesaplarına indirimli tevkifat uygulamasını bu yılsonuna kadar uzatmıştık. Şimdi de vatandaşlarımıza ayda 1,7 milyar lira katkı sağlayan bu indirimli stopaj uygulamasını Mart ayı sonuna kadar devam ettirme kararı aldık.

“ÇİFTÇİLERİMİZİN TOHUMU TOPRAKLA BULUŞTURMASI, EKMESİ, BİÇMESİ İÇİN NE GEREKİYORSA YAPMAYI SÜRDÜRECEĞİZ”

Buradan bir müjde de çiftçilerimize vermek istiyorum. Bilindiği gibi ülkemizde bu yıl yaşanan kuraklık nedeniyle buğday, arpa, çavdar, yulaf, tritikale, nohut ve mercimek üreticilerimiz verim kaybına uğradı. Kuraklıktan zarar gören 651 bin üreticimize toplamda 2,6 milyar lira kuraklık desteği ödemesini Aralık ayının ikinci yarısında çiftçilerimizin hesaplarına yatırıyoruz. Stratejik bir sektör olarak gördüğümüz tarımı desteklemeyi, çiftçilerimizin tohumu toprakla buluşturması, ekmesi, biçmesi, üretmesi için ne gerekiyorsa yapmayı sürdüreceğiz. Yeni hasat sezonunda destekleme politikalarımızı, girdi fiyatlarında yaşanan yükselişleri dikkate alarak belirleyeceğiz. Ülkemizdeki her kesim gibi, tüm vatandaşlarımız gibi, çiftçilerimizin de mağduriyetine meydan vermeyeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Önümüzdeki günlerde farklı kesimlere yönelik ilave destek programlarımızı kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz.

Diğer yandan salgınla ilgili gelişmeleri de yakından takip ediyoruz. Avrupa’da yeniden yükselişe geçen salgın, ülkemizde kontrol altındaki seyrini sürdürüyor dikkati ve tedbiri elden bırakmadan salgının hayatımız üzerindeki olumsuz etkilerini tümüyle ortadan kaldırana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Önümüzdeki günlerde farklı kesimlere yönelik ilave destek programlarımızı kamuoyu ile paylaşmayı sürdüreceğiz.

“STOKÇULUK YAPARAK PİYASAYI ZEHİRLEYENLERE KARŞI SONUNA KADAR MÜCADELE ETMEKTE KARARLIYIZ”

Aziz milletim; büyük hedeflere doğru ilerlerken insanlarımızın günlük hayatlarında yaşadıkları sıkıntıları da görmezden gelmiyor, yok saymıyoruz. Özellikle fahiş fiyat artışları konusundaki her şikâyeti dinliyor, her sıkıntıyı ciddiyetle takip ediyoruz. Buradan tüm bakanlarımıza, tüm kurumlarımıza, tüm belediyelerimize talimat veriyorum, girdi maliyetlerindeki ve kurdaki yükselişle izah edilemeyecek fiyat artışı yapan, bilhassa da stokçuluğa yönelen hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmayacaktır. Hem idari hem hukuki işlemlerle kendi ülkesine ve milletine karşı böyle ağır bir suç işleyen herkesin yakasına yapışılacaktır. Türkiye tarihinin en kritik ekonomik mücadelelerinden birini verirken fırsatçılık peşinde koşanları ne millet ne tarih ne de devlet affeder.

Bu konunun serbest piyasa ekonomisiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Serbest piyasa ekonomisi, kuralsızlık, başıboşluk, vicdansızlık, insafsızlık ve ahlaksızlık demek değildir. Tam tersine, bu sistem piyasa kuralları içinde hareket etmeyenlere kati surette izin verilmemesini gerektirir. Dünyanın her yerinde de serbest piyasa ekonomisi bu şeklide işler, işletilir. Hükûmet olarak aşırı fiyat yükselterek ve stokçuluk yaparak piyasayı zehirleyenlere karşı sonuna kadar mücadele etmekte kararlıyız.

Bizim hiç kimsenin kazancında gözümüz yoktur. Bizim karşı çıktığımız ve mücadele ettiğimiz şey o da sömürüdür. Bu sömürü emek üzerinden yapılsa da karşıyız, mal ve hizmet üzerinden yapılsa da karşıyız, para üzerinden yapılsa da karşıyız. Vatandaşlarımız kazansın, üreticilerimiz kazansın, sanayicilerimiz kazansın, çalışanlarımız kazansın, velhasıl ülkemiz ve milletimiz hep beraber kazansın ki hedeflediğimiz refah düzeyine ulaşabilelim. Sadece kendisi daha çok kazanma hırsıyla ülkenin dengelerini bozmaya, milletin hakkına, hukukuna girmeye kalkanlara izin vermeyeceğiz.

Bu vesileyle, bankada, yastık altında, kasasında parası, özellikle de dövizi bulanan bireylere ve kurumlara da bir çağrı yapmak istiyorum, herkesi yatırım, istihdam, üretim, ihracat temelleri üzerine inşa ettiğimiz yeni ekonomik politikamızın getirdiği fırsatları değerlendirmeye davet ediyorum. Fiyat ve kur artışlarının yol açtığı dalgalanma bir süre sonra mutlaka duracaktır, ama bu dönemde yapılan yatırımların sağlayacağı helal ve istikrarlı getiri inşallah nesiller boyu devam edecektir.

“BÜYÜK VE GÜÇLÜ TÜRKİYE’Yİ İNŞA EDEREK TARİHİMİZDE YENİ VE ŞANLI BİR SAYFA AÇMANIN EŞİĞİNDEYİZ”

Dünyanın bir kısmında asırlardır süren orantısız kazanç ve bununla sağlanan yüksek refah devrinin sonuna yaklaşıyoruz. Salgınla birlikte yeniden yapılanan küresel ekonomik sistemde yıldızı parlayan ülkelerin en başında Türkiye var. Bunun için ülkemizin potansiyelini tam manasıyla harekete geçirebilmemiz gerekiyor. Yatırıma ve üretime harcanan her kuruşun, büyük ve güçlü Türkiye’nin geleceğinin inşasına konmuş bir tuğla olduğu unutulmamalıdır. Kendimiz ve evlatlarımız için vaktimizi, enerjimizi ve imkânlarımızı asıl teksif etmemiz gereken yer burasıdır. Sanayicilerimizin, ihracatçılarımızın, üreticilerimizin bu konudaki gayretini yakından takip ediyorum. Döviz, altın ve Türk Lirası cinsinden tasarrufu bulunanların da bu büyük atılıma katılmaları hâlinde ülkemiz çok da kısa sürede dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girebilecek seviyeye ulaşacaktır.

Ülkemizdeki döviz sorununun kurun seviyesiyle değil istikrarıyla ilgili olduğunu biliyoruz ve bunu sağlayacak adımları da atıyoruz. Aynı şekilde ülkemizdeki fiyat artışı sorununun arzdaki bozulmadan değil girdi fiyatlarındaki belirsizlik ile aç gözlülükten kaynaklandığını da biliyor ve bunun da tedbirlerini alıyoruz.

Milletimizin her bir ferdinden bu tarihi mücadelede bize destek vermesini bekliyoruz. Konjonktürel dalgalanmaların, günübirlik çıkarların, nefsi arzuların tahrik ettiği haksız kazanç hırsının ihtirasına kapılarak önümüzdeki bu büyük fırsatı kaçırırsak yarın evlatlarımızın yüzüne bakamayız.

Bin yıl önce bu toprakları bize vatan yapan ecdat gözünü kırpmadan canını feda etmişti. Asırlar boyunca üç kıta, yedi iklime hükmeden ecdat, insanı yaşat ki devlet yaşasın hassasiyetiyle mücadelesini vermişti. Cumhuriyetimizin kurarken sadece topraklarımızı değil, siyasi ve ekonomik istiklalimizi de boyunduruktan kurtarmak için yola çıkmıştık. İşte bugün bu bin yıllık yürüyüşün yeni ve çok önemli bir safhasındayız, büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa ederek tarihimizde yeni ve şanlı bir sayfa açmanın eşiğindeyiz. İnşallah bu onurlu başarının altına hep birlikte imza atacağız. Şairin dediği gibi: Kazanmak istersen sen de bu zaferi/Gürleyen sesinle doldur gökleri/Zafer dedikleri kahraman peri/Susan kaçar da coşana gider. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Bu duygularla bir kez daha hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum, kalın sağlıcakla.”

Kaynak:https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/133822/-salginla-birlikte-yeniden-yapilanan-kuresel-ekonomik-sistemde-yildizi-parlayan-ulkelerin-en-basinda-turkiye-var-

Reklam Alanı
Son Güncelleme: 09 Aralık 2021